29 Aralık 2012 Cumartesi

Kukla

Bir elinde ip bir elinde kukla sürekli oynatıyorsun ,ne yapması gerektiğini söylüyorsun.Yaşamda benim için en önemli faktör özgürlük.Kararlarını doğru yada yanlış insanın kendisinin karar vermesi.Tabii ki çevreden ,beraber yaşadığımız insanlardan etkileniyoruz.Ama sonuçta ne yapacağımıza ,nelerden hoşlanacağımıza ,son kararı biz veriyoruz.Aslında karar verdiğimizde gerçekten benim kararım mı diye sorguluyoruz.Önemli olan birilerinin maşası olmamak .Dün kukla yapımcısı ile tanıştım.Oğlumun arkadaşı.Bizi el yapımı tathta oymacılığı atölyesine götürdü.Orada yaşlı bir usta ve yanında çalışan Kadir ile tanıştık.Sohbet esnasında Türkiye Hacivat ve Karagözü!n ve gölge oyunculuğun olduğu yer ancak.üniversitede kukla yapımı bölümü yok.Sadece Mimar Sinan'da sahne sanatları dekor bölümünde varmış.Kadir cıvıl cıvıl enerjik bir genç yerinde duramıyor."Ne istiyorsam onu yapıyorum."diyor.Hayvanlardan son zamanlarda revaçta olan baykuş yapmış.Ama "sıkıldım" diyorSürekli baykuş yapmaktan .Siparişe görede çalışabilirim  diyor.Ben de yeni öğrendim.Baykuş düşünmeyi ifade ediyormuş.Düşünmek sorgulamak kolay birşey değil.Düşündüğünü ifade etmek zor.Bedel ödüyorsun.derin tartışılması gereken konular.

26 Aralık 2012 Çarşamba

2013 yılına mektup

Yeni yıla girerken bir önceki yılın muhasebesini yaparım.Kendimle ilgili yeni kararlar alırım.Yaptıklarımı yapacaklarımı düşünürüm.Sadece yılbaşı için değil.Bazen yaptığım bir davranıştan sonra,bazen birinde görüp hoşuma giden bir davranış,proje.Ancak Yeni yılda bunları ne kadar uyguladım diye düşünür, sonuçta genel bir muhasebe olur.
*2012 yılın en güzel olayı aile ile ilgili.Torunumun hayatımıza girmesi.Ege bebeğin dünyaya gelmesi.
*Benim için ise emekli olmam.Hemen tüm arkadaşlarım torunun için mi emekli oldun diye sorarlar.Ben açıklama yaparım.Öyle tesadüf etti.Bir kaç yıldır düşünüyorum..Şu an haftanın üç günü Ege bebekle meşgulüm. Ne sıkılacak zaman oluyor.Bir bakışı gülümsemesi dünyalara bedel.
*Kendim için bir karar aldım.Daha dikkatli olmak.Tanıştığım insanlarda,dinlediğim fıkra,dinlediğim ninniyide unutmamak.
*.Boş zamanı ya da yanlış oldu.Zamanımı planlı kullanmak.Yapmak istediklerimi bir plana koyup gerçekleştirmek.
*Ülkem için savaşların olmadığı, herkesin insanca yaşadığı,sanatın desteklendiği.güzel bir dünya.
*Oğlum için iş,eşim için işlerini azaltıp ,stressiz bir bir yaşam.Kızım için ailesiyle mutlu bir yıl.Sevdiklerim için sağlık,gençler için iş ve başarı.

23 Aralık 2012 Pazar

Bir yerden başlamak gerek

Bu başlığı neden attım.Oğlumla sohbet ederken blogtan yazdığım yazılardan ve yaşamda en çok sevdiğim çiçeklerden söz ederken anne" neden bloğunda çiçekler ve bakımlarından söz etmiyorsun" deyince düşünmeye başladım.Çok uzun zaman düşündüm.Yazmak bir eylem .düşüncenin dışavurumu .O anda aklınıza konu gelir onu yazarsınız ya da uzun zaman düşünürsünüz nereden başlasam diye .Tıpkı söz gibi,ağzımızdan çıkan ilk söz en fazla önem verdiğimiz bizim için önemli bir konudur.Ondan söz ederiz.Biraz da yazmaya benzer bu iş.Söz etmiyorsak kalıcı olsun der yazarız.Yaşamda iyi bir planlama şart.Ne güzel diye düşünürüm.Yazacak ve söz edecek konularımız var.Ama farklı olmalı daha önce yazılmamalı ,yazılsada farklı anlatmalı.İçinde duygular olmalı,bir dili ,bir biçimi olmalı.ihtiyacı karşılamalı.Eski yazılarımı bir okuyayım dedim.Bazıları çok naif,bazıları anlamlı.Gitgide yazılarım krendimce daha iyi olmuş.Olgunlaşmış.Yalnız daha dikkatli yazmalıyım.Kontrolleri iyi yapmalıyım diye düşündüm.Bazen harfler eksilmiş.cümleler anlamını yitirmiş.Neyse her yerde yeni yıl heyecanı ,evler ona göre süslenmiş.yılbaşı çamı alınmış ev içinde farklılıklar yaratılmış,yeni yıl ruhu sarmış.Galiba amaç yaşama anlam katmak.Ben de bundan nasibimi aldım.Kapı süsü yaptım.Merdivenleri süsledim.Mumlar aldım.küçük bir farklılık beni heyecanlandırdı.İlk kartım geldi,teşekkürler Aylin (Mino)
Yılbaşı çiçeğinden söz edeceğim.Bu çiçeği emekli olmadan önce yan oda arkadaşımdan almıştım.Yıllarca cansız bir şekilde durdu.balkona koydum.Ölmedi.Ölmemek için direndi.Bazen susuz kaldı.Bazen üşüdü.Uzun süre canlanmadı.taki geçen yıla kadar.mayıs ayında bir tane çiçek açtı.Zamansız bir açma oldu.ama uygun ortamı bulmuştu.Bu yılda burada tomurcukları gözükmüyor ama üstü çiçek dolu.Çiçeklerin en önemli ihtiyaçlarından biri olan ışığın önünde duruyor.Suyu,gübresi kadar ışıkda önemli ihtiyaçları.Cama yakın olan çiçekler daima açar.ve çiçeğim bana yeni yıl hediyesini gönderdi.Birkaç güne kadar açacak.Çiçekleri fazla sulamayın.çiçek çok sudan çürür,az su verirseniz daha iyi.Çokta susuz bırakırsanız yaprakları sararır.Toprağımı ben yapıyorum.Balkonda iki büyük şaşal şişesi ağızlarını kestim.İçine sebze ve yapraklar atıyorum.Üzeri toprakla kapatıyorum,daha doğrusu karıştırıyorum.Bir sonraki sezona toprağım hazır.Hem sebzeleri değerlendirmiş oluyorum,geri dönüşüm.hemde ekonomik.yoksa okadar çiçeğe toprak zor yetiştiririm.
 Resim güzel çıkmadı.Ama çok beğendiğim bir kapı süsü ben yaptım.Çemberi cam kapağım kırılmıştı.Atmadım sakladım.yapraklar sokakta bir ağaç budanmıştı.diğerleri evdeki süsler.
Ve yılbaşı hediyem dünürden ve mumlar

17 Aralık 2012 Pazartesi

ne dışındayız zamanın ne içinde

Günlerden Pazartesi hafta başı dışarıda kar var.O zaman ben içerideyim,.neyin içinde dünyanın mı ?Evin mi? Diye sorgulama yaparken dün gece ki rüyamın devamı diye düşünmeden duramadım.Günlerin hızlı aktığı bir yılı kapatmak üzereyken aralık ayını da ortaladık. Koşuşturmacalarla geçen zamanda düşünmeye başlarım.Beni bu o kadar etkilemiş ki rüyamda felsefe yapmak ihtiyacı hissetmişim.Felsefe yapmak da ne demek derken şu an da da diyorum ki geçen zaman ve ben .Bir yandan yaşıyoruz.Yaş alıyoruz.günler birbirini kovalıyor.Gece gündüzü,yağmur karı ,mutluluk mutsuzluğu :Herakleitos'un dediği gibi her şey çelişkisi ile anlamlı.Bir yandan varlığımı var oluşumu düşünürken ,.bir yandan dışarıyı seyrediyorum.bugün kar yağdığı için yürüyen insanlar yok.Parkta köpekler dışında gezen kimse yok.Sessizliğin sesini dinlemekteyim.En azından müzik açayım.Biraz sonra kahvemi yapıp yaşama farklı bir şekilde bakmalıyım.Tıpkı bir bebeğin dünyayı keşfi gibi.Ayrı bir heyecan duymalıyım.Gülümsemeli gerektiğinde kahkaha atmalı.Kendimi ifade etmek için de anlamsızlığın içinde anlamalıyım dünyayı.Gri Ankara gününde sıcak karşılamalıyım gelecek günleri.

2 Aralık 2012 Pazar

geçen zaman









Hafta sonu için plan ve program yaparım.Ancak bir kısmını gerçekleştiririm.Geçen yıllara baktığımda ise ne kadar çabuk geçmiş diye hayıflanırım.Gün geceye kavuşur.Zaman ise bazen takılı kalır.anların kucağında,bazen kurulmuş zemberek misali ardına akmadan hızlanır.Geçen zamanda yaşanılmış bir dolu anı birikir.Geçmişi içinde bulunduğum koşullar ve o zaman ki aklımla değerlendirim.Dün vadide yürüyüş yaptım.yapraklar arsında dolaştım.Ayaklarımla bastığım yerde çıtırdılarını dinledim..Toprağın ,biçilmiş otların kokusunu içime çektim.

29 Kasım 2012 Perşembe

Biten tiyatro festivalinin ardından

Bitişler her zaman ben de bir hüzün yaratır.Alışkanlık edinmişsinizdir.Koşa koşa tiyatroya gitmek ,her gece oyun izlemek ,gençlerin akşam saati oyundan bir saat önce gelişlerini beklemek onlarla sohbet etmek.Örneğin Saadet'in canlı ,enerjik hali,İlhan'ın samimi candan tavırları,tiyatro bittiğinde Merve ile yaptığımız tiyatro değerlendirmelerini arayacağım.Bu sene izlediğim oyunlardan baztları ben de halan etkisi olan oyunlar hakkında bir kaç değerlendirme yapacağım.
       Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları "SEZUAN'IN İYİ İNSANI" Bertolt Brecht'in yazarlığı yaptığı oyun.Oyun boyunca sürekli iyi insan kimdir,kötü insan kimdir? sorgulaması yaptım.Bir insan hem iyi hem de kötü olabilir mi?diye düşünmekten kendimi alamadım.Evet iyi ve kötü kavramlarının kişiye ve olaylara göre değiştiğini biliyorum Ancak yine de yaşantımızda iyi insanı aramaya devam edeceğiz.Genç oyuncuların rollerini iyi yapması oyunu izlerken kapitalizmin bireyin üzerindeki etkisini oyun boyunca seyrettik.Ancak Brecht'in usta anlatımı ile bunların her biri oyun kendini fazla kaptırma söylemini oyun boyunca hissettim.Canlı orkestra ile oyunun izlenebilirliği artmıştı.Sadece oyuncuların bazı kelimeleri uzatarak söylemelerinin dışında..
     Yine Tiyatro Boğaziçi -İstanbul oyuncularının oynadığı "MUSAHİPZADE İLE TEMAŞA " ile Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde yazdığı oyunları ile Musahipzade Celal oyuna konu oluyor.Oyunlarında geleneksel orta oyunu ile halk yaşantısı hakkında bilgi sahibi oluyoruz.Özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarında Osmanlı dönemini anlatarak bizi toplumsal yaşantı hakkında bilgilendiren oyuncuların sunduğu görsel ve müzikli oyunları ile tarihimiz canlanarak önümüzden  resmi bir geçit yapmasını izledim.
     Ankara Ekin Tiyatros'nun oyunu "İNTİFADA (MASKELİLER)"Üç kardeşin gözünden herkesin zaafı; neleri feda edebileceği ,yaşamak için neleri göze alabileceğini anlatan bir oyun.Kardeşlerin yaşama farklı bakışı ve birbirlerini suçlama .Oyunu çok beğendim.Usta oyuncu Turgay Tanülkü'nün oyunculuğu harika ,oyun sonunda plaket verirken hala oyunun etkisi altında gözleri nemliydi.
      Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu'nun  "EŞEĞİN GÖLGESİ" adlı oyunun Abdalya denilen hayali bir ülkede geçer.Adalet mekanizmasının  ağır işlemesini ve hantallığından söz eden güzel bir oyun.Oyuncuların bazı sözleri anlaşılmadı.Adaletin yozlaşması halkın uyutulması irdelendi.
       Atölye Tiyatrosunun "PAŞA ANAM" adlı komediyi gülmek için seyredilebilecek bir komedi.
       Son gece izlediğim Kare tiyatrosunun "LEYLA'NIN EVİ" .kitabını okuduğum oyunları izlemeyi pek sevmem.Ancak iyi ki izlemişim.Güzel bir oyundu.Çeşitli hilelerle evi elinden alınan bir İstanbul hanımefendisinin hayatını anlatıyor.Oyunda farklı iki karekterin dostluğu ele alınıyor.Oyun barkavizyon görüntüleri ile desteklenmektedir.Yazar ve müzik Zülfü Livaneli.
      59 Tiyatro gösterisi ile biten bir festival.Festival boyunca gözlemlediğim teknik ekibin emeği olmadan oyunları izlemek mümkün değil.Ancak adlarından hiç söz edilmez.Oyunlar sahneye gelesiye kadar prova hazırlanma uzun bir süreç.Emek veren tüm festival ekibi ,ayrıca  festivale katılan gruplara ve oyunculara ve emeği geçen herkese teşekkür. Bir sonraki festivalde görüşmek dileğiyle.

23 Kasım 2012 Cuma

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN


"Bana çiçek getirin, dünyanın bütün
çiçeklerini buraya getirin!"
Köy öğretmeni Şefik Sınığ'ın son sözleri.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçekleri getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin getirin...ve sonra öleceğim.
Şiirinin bir bölümünü aldığım şair Ceyhun Atuf Kansu'nun bu şiiri tüm öğretmenler için . 
 

19 Kasım 2012 Pazartesi

Olmak ya da olmamak ,var olmak yok olmak,varlık ve yokluk

Uzun bir başlık oldu.Varlık ve yokluk kavramına dün akşam izlediğim oyundan yola çıkarak vardım.Mimar Sinan Üniversitesi.Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü öğrencilerinin oynadığı Hamlet adlı oyunu izledim.Yönetmen Ali Barışık.Genç,canlı,dinamik.Bir orada bir burada .Aynı kendisi gibi oyunda öyle.Hamlet'in günümüze uyarlanmış şeklini izledik.Oyunun konusu ;Oyun Danimarka'da geçiyor.Prens Hamlet'in babası Kral öldükten sonra annesi Gertrude ile evlenen amcası Claudius'tan intikamını nasıl aldığını anlatır.Günümüz dünyasının nesneleri olan kamera ve ekran kullanımı ile olaya farklı yorum katan yönetmen Ali Barışık;tpıkı kendi iç dünyası gibi Hamlet'i yorumlamış.Oyunu izleyen bazı gençleri gözlemlediğimde birinci sahne arasında suratları asılmıştı.Ancak yorum yapmadılar.Olaya temkinli yaklaşıp ikinci sahneyi izlemeye karar verdiler. Çıkışta farklı yorumdu diyenler oldu.Dayanamayıp Atillah Sav'a görüşlerini sordular.Atillah Sav temkinli ve yılların tecrübesi ile öğrencileri tebrik ettiğini söyledi.Oyunun başrol oyuncularından Duygu Arat 15.00'teki seanstan sonra hastalanmış hastaneye kaldırılmıştı.20.00 Suaresine hasta olarak çıktı.Hasta olmasına rağmen büyük bir özveri ile her iki  oyunu oynadı.Başta Yönetmen ve ardından tüm oyuncuları tebrik ediyorum.Oyun sonunda  Hamlet'in mücadelesi kendi içinde anlamlıydı.Akıllı bir şekilde intikamını aldı.Tıpkı yaşamda da her birimiz varlığımız ile yaşama anlam katmaya çalışırız.Amaçlar,idealler ve nedenlerimiz bizi anlamlı kılar.Oyun boyunca aklın kullanımınn aşamalarını izlemeye çalıştım.Günümüz dünyasını zihnimden geçirdim.Savaş ve barış için mücadele insanları.Her zaman barıştan yana oldum.Savaşın acımasızlığı çocuklar ve kadınlar üzerindeki yıkımı ve sonuçlarından en fazla etkilenenlerin olduğuna inanırım.İçimizdeki savaşlar ,ayrıca dünya üzerindeki savaşlar hiç bitmez.Olmak ya da olmamak. tüm mesele bu mu?Yönetmen ile bir de hatıra fotoğrafı .

16 Kasım 2012 Cuma

Tiyatro festivali başlıyor...











Duyduk duymadık demeyin .Hani eskiden cambazlar gelir bağırır ya.Bu seferde ben sesleniyorum.Ankara 17.tiyatro festivali başlıyor.Bu gece açılış vardı.54 oyun ile seyirci karşısına çıkılacak.Her gece tiyatro.Tıpkı nefes almak gibi seyirci oyundan oyuna koşacak.Ben Akün sahnesinde görevli olduğum için fazla dolaşamıyacağım.Biletleri mybiletten alabilirsiniz.Onur ödülü.Haldun Dormen'in .Emek ödülü Atila Sav.Festival 16-26 Kasım tarihleri arasında Devlet Tiyatrolarının Şinsi,Akün ve Cüneyt Gökçer Sahnesi,Ast,Yenimahalle Dört Mevsim Sahnesi,Nazım Hikmet Kongre Merkezi,Çağdaş Sanatlar Merkezi ve Muhsin erturul sahnesi.Şimdi açılış resimleri.Bir d Gürcistan halk dansları topluluğu güzel oyunları ile çoştular.

10 Kasım 2012 Cumartesi

anılar su yüzüne çıkınca


14 KASIM ANNEMİN 1. ÖLÜM YILI
Yıl 1971 Sıcak bir Temmuz günü.Hava alabildiğine sıcak.Postacı bisikleti ile sokağa girdi.Sarı saçlı kız oyununu bıraktı,postacıdan zarfı aldı.Babasının Almanya kağıtları vardı.Eline aldı.Yırtsam ne olur diye içinden geçirdi.Babasının kendisine kızacağını biliyordu.Yırtmaktan vazgeçti.Annesine verdi.Annesi dört gün sakladı mektubu.Kocası dayanamadı sordu.
-Tüm arkadaşların Almanya’ya gitme mektubu iş ve işci bulma kurumundan geldi.Benim ki niye yok?
Kadın dayanamadı.
-Bugün geldi.Al dedi.
Sakladığı yerden çıkardı.
Adam çok sevindi.Kadın hüzünlendi.İçinden geçirdikleri bambaşkaydı.Ben beş çocukla ne yaparım.Adamın duygularına ortak olmak istedi.Yalnız bir sorun vardı.Almanlar beş çocuklu birini Almanya ‘ya almıyorlardı.Fakir bir aile buldular.Mahkemeye çıkıldı.Hakim kadına sordu.
-Oğlunu evlatlık veriyor musun?
Kadın evet derken yüreği cız etti.Anlaşmalı olmasına rağmen dışı evet ama yüreği hayır dedi.Mahkemeden sonra çocuklarına anlatırken zor işmiş bu dediğini hatırlıyorum.
Adam Almanya’ya gitmek için sağlık raporu alması gerekti.
Tepeden tırnağa incelendi.Almanlar sağlam adam istiyordu.-Dişimize kadar kontrol edildi.Çürüğe de çıkabilirdik .Ancak,sağlam çıktık.dedi adam.
Kağıtlar yapıldı,bilet alındı.Kadın adamı geçirdi.Kocayı yaban ellerine gönderirken çocuklarla tek başına kaldı.Bir müddet eve giremedi.Adam Haydarpaşa’dan trene bindi.Soğuk yağmurlu ülkeye vardı.Kadın adamın yolladıklarını idareli harcamak zorundaydı.Hem evin babası hem anası olmak çok zordu.İğne ipliğe döndü.Kardeşi ziyarete geldiğinde iki yüz elli gram kıyma aldığı için onu ayıplamıştı.İçinden o zaman kıyma al getir beraber yiyelim diyemedi.Zaman su gibi akıyordu.Evi tek katlıydı.Bir gece yarısı camlar çalındı.Çocuklar gürültüye uyandı,korkmuşlardı.Ağlamaya başladılar.Her biri yatakların içine gömüldüler.Kadının yalnız olduğunu bilen bir kişiydi.Bunun dışında kimse rahatsızlık vermedi.
Bir yaz gece yarısı çocuklarını uyandırdı.Sarışın kız uyku ile uyanıklık arasındaydı.gözlerini oğuşturdu.Anaları;
-Çocuklar kuyrukluyıldız haydi kalkın acele edin bir daha hayatınızda onu göremezsiniz.
Küçük kız gözünü zor açtı.Bahçeye çıktı.Olamaz yıldız ve eteği süpürge gibi upuzun ışıl ışıl .Gözlerine inanamadı. Uykulu gözlerle yıldızı izledi.Gitti yattı.
Kadın bir yandan çocuklara bakıyor,bir yandan kocanın gönderdiği parayı yeni ev için ayırıyordu.Tuğla,demir parası derken elinde az bir para kalıyordu.Adam kışları üç aylığına geliyor.O arada evin eksiklerini tamamlıyordu.Dört katlı ev oturdukları daire hariç inşaat halindeydi.Üçüncü katta kuzu,tavuk besliyorlardı.Bir gün tavuklardan biri üçüncü kattan uçmuştu.Bir de tavşanı vardı.Birgün tavşana bakmaya gittiğinde tavşanın tüyleri yolunmuş .Küçük kız çok üzüldü.Meğer tavşan yavrusuna yatak yapmak için tüylerini yolmuştu.Hayvanda olsa ana daima anaydı.Kendi anasını düşündü kız.Bir günden bir güne şikayet etmemişti,becerikliydi.Sabah çocuklar uyanmadan onlara börek hazırlardı.Hemde şimdikiler gibi hazır yufka değil.Sabah ezanında uyanırdı anası.Hamuru mayalar kahvaltıya böreği hazırladı.Sabahleyin mis gibi kokular içine uyanırdı.Birde bazı günler pişi yapardı.
Bir an düşünüyorum da elektrik düğmesinin kapalı olması kadının gece karanlıkta televizyon izlemesinin ardında o zaman ki koşulların etkisi var gibi..Adam izne geldiğinde siyah beyaz televizyon getirmişti.Haftanın üç günü yayın vardı.Evleri her gece komşularla dolmaya başladı.En az otuz kişi var.Her gece onlara çay yap .Ev ev değil sanki sinema salonu.Hele sabahın köründeki boks maçı izlemelere ne diyeceksiniz.Sabah beşte kalkılır.Komşunun iki kızı gelir maç izlenirdi.Ne günlerdi ya.Sanki rüya gibi.Küçük kız anasını yazacaktı.Bu ölüm gününde anasının çiçeklere olan sevgisini,sır saklamayışını,yaşamı sevişini,hasta yatağında acılar içinde yatarken yüzünü okşayışını.Almanya’ya babasına yazdığı eksik kelimelerle ama anlamlı duygu dolu mektuplarını.Anam okuyamamış.İlkokul üçten terk.Ancak okuma yazma biliyor.Anılar kızı aldı eskilere götürdü.Gözlerinin önünden yaşam fimin kareleri gibi geçti.Anama armağanım bu olsun dedi.
Yıl 2012 bilgisayarına bir akrabadan resim geldi.Anası ve babasının bir resmi.İkisinin gülen yüzü.Sanki babasının kahkasını duyar gibi oldu.Telefon açılışında yaptığı komiklikler.Şimdi ev sensiz,bahçe ıssız.Yüreği cız etti.Aldı eline telefonu bir an numarayı unuttum dedi.Boğazı gıcıklandı.İki gözyaşı dudaklarına doğru kaydı.
 Dscn3211.jpg

Atam İzindeyiz


Bugün saat 9.05 siren seslerini duyunca içimi bir hüzün kapladı.Görmeden sevdiğim Atatürk'ün ölüm yıl dönümüydü.İlkeleri ile büyüdük.Dünya lideri bir Ata'mız olduğu için çok mutluyum,Daima kalbimizdesin.

7 Kasım 2012 Çarşamba

Ege'nin hatırlattıkları

Ege Büyüyor.Onunla ben de büyüyor,değişiyor,tecrübe kazanıyorum.
Uyuturken,sabırlı olmayı öğreniyorum.
Yemek yedirirken aceleci olmamayı,
İlgilenirken önceliğin onda olduğunu,
Toplum içinde iken başkalarını gözlemlemeyi, ben de varım deyip kendimi ifade etmeyi.
Seslere karşı duyarlı olmayı,uyandığında hemen yanında oluyorum.
İnsanlara ilgi göstermeyi,
Ege ile ilgilendiğimde ,oynadığımda seslere tepkisini.
Kızımın oğluyla ilgilendiğinde bir yandan onunla konuşurken diğer yanda onu eğittiğini.
Yeni bir ortama girdiğinde ilk önce etrafı gözlem yaptığını her şeye merak sardığını bu sayede daha dikkatli olmayı.
Dışarıya çıkarken ,hazırlanırken sakin hareket edersem eşyaları unutmamayı,
Torunumu hazırlarken kendimi de unutmamayı,kendime de özen göstermem gerektiğini,
Gösterdiği tepkilerin nedenini,duygularını ifade ederken alta yatan esas nedeni,
Zamanımı planlı kullanmayı,
Bana verdiği enerjiyi  olumlu alana yönlendirmeyi,
Bebekle iletişim kurabildiğime göre diğer insanlarla iletişim kurarken önceliğin onlarda olması gerektiğini,
Yemek yedirirken,uyuturken,ninni söylerken,oyun oynarken olumlu sözler ve davranışlarda bulunmayı , İnsanlarla konuşurken onların olumlu davranışlarını hatırlamayı,
Galiba Ege ile beraberken ben de değişiyorum.Sakin olmak,sabırlı olmak,yaşamın keyfini çıkarmak.,beraberken eğlenmek.Diğer yandan unuttuğum şeyleri bana  hatırlatıyor.Yaşamın hızı içinde kaybolma yerine yaşamın ne kadar değerli olduğunu, her anın keyfini yaşamayı tekrar tekrar hatırlıyor bir yandan da öğreniyorum.



29 Ekim 2012 Pazartesi

Cumhuriyet yarınımız




Evet Cumhuriyet yarınımız.Gencimiz,yaşlımız,bebeğimiz bugün bayram .Cumhuriyet bayramınız kutlu olsun.

19 Ekim 2012 Cuma

Kasımpatlar ekilirken

                                                 Mevsim sonbahar,saksılarda kasımpatlar


Sonbaharın en güzel çiçeklerinden biri kasımpatlar.Çiçeği boldur.Evde üç saksım var.Yaz sıcağından ölmeden çıktılar.Üzerleri tomurcuk dolu.Ancak açmış çiçekler bir an önce almak lazım dedim.Dayanamadı.gittim,sarılar,bordo, beyazlardan oluşan çiçekleri aldım.Saksılarını eve gelince değiştirdim.Eski saksıları dar gelmiş.Şöyle büyük saksılara geçrdim.Çok güzel oldu.ardından perdeler geldi.Evin havası değişti..Arada bir evin içini düzenler yeni bir yastık,çiçek ,obje,bardak,tabaklarla ev kışa hazırlanır..Ardından balkonlar .Mevsim çiçekleri alınır,boş saksılara çiçekler ekilir.Baktım evde tere ve dereotu tohumu var.Hemen ektim.Çökelek biberin içine konacak kadar çıktı.Hem de organik.Bugün dişci randevum vardı.Diş meğer ne kadar önemli.İki diş doldu.Ama şu an ağrıyor.Bilmiyorum neden?Yarın dişcimi arayayım.Sağlık ne kadar önemli.
17. FestivalDişciden sonra Ankara 17.tiyatro Festivalinin toplantısına yetiştim.Bugün görev dağılımı ve son gelişmeler değerlendirildi.Bu sene yine Akün sahnesinde görevliyim.16 Kasım -26 Kasım tarihleri arasında festival.İzlenecek güzel oyunlar var.Ayrıca sosyal sorumluluk projesi kapsamında hayatında hiç tiyatroya gitmemiş insanlar için oyunlar ve sahneler belirlendi.Yorgun ama mutlu bir şekilde eve döndüm.

16 Ekim 2012 Salı

"Düşlediklerimi yapıyorum,yaptıklarımı düşlüyorum."diyordu Van Gogh


Bir de tutkuyla bağlı olacak bir şeyler yapmalısınız.Resime olan tutkusunu Abdi İbrahim ,100.yılını Van gogh Alive dijital sanat sergisiyle kutluyor.Sanki resmin içindesin ,yaşıyorsun,meditasyon yapıyorsun.Duvarlar Van Gogh!un eserleri ile dolu.Bugün Ankara Cern Modern'de sergiyi izledim.Klasik müzik ve ardında her yer resim.Dev ekranlar,duvarlar,kolonlar zemin Van Gogh'un nefes kesen eserlerini hangi yöne baksam şaşkınlığı içinde izlyorsun.Sanki zaman içinde yolculuğa çıkıyor dışımızda bulunan dünyayı farklı çizgi ,boya içinde renklerin dans edişini,fırça darbelerin eşsiz güzelliğinde izliyorsunuz.Resim sizin içinizde siz onun içinde şaşırıp kalıyor,hayran oluyorsunuz.Dış gerçekliği algılarken onu bu kadar güzel anlatabilen Van Gogh'a hayran kalıyorsunuz.Tutkusu size ipucu oluyor.Yaşamda tutkunuzun peşinden koştuğunuzda yaşıyor olduğunuzu anlamanın mutluluğu sizi sarmalayıp kucaklıyor.Çevrenize daha farklı gözle bakmayı ,gözümüzün önündeki gerçekliği yalın halde incemenin sonsuz zevkine varıyorsunuz.Düşlerini gerçekleştiren Van Gogh gibi sizde yeni düşlerin peşinde koşmak için ne yapabilirm diye sorgularken düşgücünün dayanılmaz cazibesi sizi alıp bir yerlere götürüyor.Renkleri konuştururken turuncu renk ile içinize enerji akıyor.Ayçiçekleri sarının tüm tonlarını içinde barındırıyor.Yıldızlar bizden uzakken birden çiçekler haline gelip karşınıza dikiliyor.”Yıldızlı gece” tablosunda Gecenin rengi gece mavisi o kadar güzel resmedilmiş ki siz gecenin koynunda yıldızların altında düşlere dalmak ve uyumak istiyorsunuz.Doğayı resmederken “Çiçek açmış erik ağacı”, “Kırmızı üzüm bağı” sizi sarıp sarmalıyor.Dostluğu anlatan portleri izlerken dostlarınız gözünüzün önüne geliyor.Ne kadar  kıymetli olduklarını anlıyorsunuz..Bu sabah dış dünyayı seyrederken Van Gogh!un etkisiyle bulutların renkcümbüşünü,gri ile mavinin dansını,Ankara’nın sabah sisi içindeki duman grisinin buğday sarısına bırakmasını izledim. 
  En kısa süre içinde sergiyi görmeniz sizleri yaşam yolundaki yolculuğa çıkartacaktır.Çerçeve yok içindesin.









14 Ekim 2012 Pazar

Ankara'da sonbahar




Bugün dün gibi keyifsiz olmama rağmen dikmen Vadi'sinde yürüyüşü planıma aldım.Ancak evde yorulmuşum.Çok fazla keyfini çıkaramadım.Ama en azından yürüyüşümü yaptım.Vadiyi özlemişim.Özlem giderdik ağaçlarla ,hercail menekşe ekmişler rengarenk.Oh be dedim kendime geldim.Dünya varmış .Hava ne çok sıcak ne de serin.Genelde sabah onda yürüyüş yaparım.Bu sefer öğleden sonra fırsatım oldu.Sarmaşıkların kırmızı sarı rengini seyrettim.Bir de güneş vurmuş sarmaşıklara aman nasıl da güzel.Leo Buscalica bir kitabında anlatırdı.Sonbaharda yaprakları evin içine serpmiş.Öğrencilerine ders anlatırken yaprakların üzerinde otururmuş.Ben de sonbaharda yapraklardan yatak yapsam üstüne yatsam diye düşünürüm.kokusunu içime çeksem.Havanın öğle saatlerinde hafif üşüten ama insanı canlandıran sabah ve akşam ayazlarının yeri ayrıdır.Evimin bir alt sokağında İlkbahar parkı var.Pazar sabahları muhakkak simit almak için bu yolu kullanırım.Yol biraz uzasa da geçmekten vazgeçemem.Evlerin arasından yürümektense de ağaçların kokusunu ,büyümesini izlemekten ayrı zevk alarak bu yolu kullanırım. kullanırım.Şimdi ağaçlar yice büyümüş.Bir de hafta sonu ya Ahlatlıbel  ya da Eymir'de göl kenarında yürüyüş yapmak ayrı keyifdir.Ankara anılarım,gençlikten başlayıp olgunlaşma dönemim ve ardından tüm değişmelerini takip ettiğim ve onunla yaşlanacağm kentim.Aşık olduğum,çocuklarımın doğumunu ve büyümelerini şimdi de torunumun büyümesini izlediğim kentim.Ege'mle Birlik Park'ında hergün dört civarında yürüyüş yaptığım sonbaharın tüm güzelliklerini izlediğim,arada bir hafif rüzgarın yapraklarını savurmasıyla yaşadığımı hissettiğim kent.

Sokullu'da İlkbahar parkın kış hali .Nasılsa yakında gelecek kış .
Birlik Park!ının kış hali

Üç kozalak iki taş

                                                                                           Spderman                                         ...