29 Kasım 2012 Perşembe

Biten tiyatro festivalinin ardından

Bitişler her zaman ben de bir hüzün yaratır.Alışkanlık edinmişsinizdir.Koşa koşa tiyatroya gitmek ,her gece oyun izlemek ,gençlerin akşam saati oyundan bir saat önce gelişlerini beklemek onlarla sohbet etmek.Örneğin Saadet'in canlı ,enerjik hali,İlhan'ın samimi candan tavırları,tiyatro bittiğinde Merve ile yaptığımız tiyatro değerlendirmelerini arayacağım.Bu sene izlediğim oyunlardan baztları ben de halan etkisi olan oyunlar hakkında bir kaç değerlendirme yapacağım.
       Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları "SEZUAN'IN İYİ İNSANI" Bertolt Brecht'in yazarlığı yaptığı oyun.Oyun boyunca sürekli iyi insan kimdir,kötü insan kimdir? sorgulaması yaptım.Bir insan hem iyi hem de kötü olabilir mi?diye düşünmekten kendimi alamadım.Evet iyi ve kötü kavramlarının kişiye ve olaylara göre değiştiğini biliyorum Ancak yine de yaşantımızda iyi insanı aramaya devam edeceğiz.Genç oyuncuların rollerini iyi yapması oyunu izlerken kapitalizmin bireyin üzerindeki etkisini oyun boyunca seyrettik.Ancak Brecht'in usta anlatımı ile bunların her biri oyun kendini fazla kaptırma söylemini oyun boyunca hissettim.Canlı orkestra ile oyunun izlenebilirliği artmıştı.Sadece oyuncuların bazı kelimeleri uzatarak söylemelerinin dışında..
     Yine Tiyatro Boğaziçi -İstanbul oyuncularının oynadığı "MUSAHİPZADE İLE TEMAŞA " ile Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde yazdığı oyunları ile Musahipzade Celal oyuna konu oluyor.Oyunlarında geleneksel orta oyunu ile halk yaşantısı hakkında bilgi sahibi oluyoruz.Özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarında Osmanlı dönemini anlatarak bizi toplumsal yaşantı hakkında bilgilendiren oyuncuların sunduğu görsel ve müzikli oyunları ile tarihimiz canlanarak önümüzden  resmi bir geçit yapmasını izledim.
     Ankara Ekin Tiyatros'nun oyunu "İNTİFADA (MASKELİLER)"Üç kardeşin gözünden herkesin zaafı; neleri feda edebileceği ,yaşamak için neleri göze alabileceğini anlatan bir oyun.Kardeşlerin yaşama farklı bakışı ve birbirlerini suçlama .Oyunu çok beğendim.Usta oyuncu Turgay Tanülkü'nün oyunculuğu harika ,oyun sonunda plaket verirken hala oyunun etkisi altında gözleri nemliydi.
      Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu'nun  "EŞEĞİN GÖLGESİ" adlı oyunun Abdalya denilen hayali bir ülkede geçer.Adalet mekanizmasının  ağır işlemesini ve hantallığından söz eden güzel bir oyun.Oyuncuların bazı sözleri anlaşılmadı.Adaletin yozlaşması halkın uyutulması irdelendi.
       Atölye Tiyatrosunun "PAŞA ANAM" adlı komediyi gülmek için seyredilebilecek bir komedi.
       Son gece izlediğim Kare tiyatrosunun "LEYLA'NIN EVİ" .kitabını okuduğum oyunları izlemeyi pek sevmem.Ancak iyi ki izlemişim.Güzel bir oyundu.Çeşitli hilelerle evi elinden alınan bir İstanbul hanımefendisinin hayatını anlatıyor.Oyunda farklı iki karekterin dostluğu ele alınıyor.Oyun barkavizyon görüntüleri ile desteklenmektedir.Yazar ve müzik Zülfü Livaneli.
      59 Tiyatro gösterisi ile biten bir festival.Festival boyunca gözlemlediğim teknik ekibin emeği olmadan oyunları izlemek mümkün değil.Ancak adlarından hiç söz edilmez.Oyunlar sahneye gelesiye kadar prova hazırlanma uzun bir süreç.Emek veren tüm festival ekibi ,ayrıca  festivale katılan gruplara ve oyunculara ve emeği geçen herkese teşekkür. Bir sonraki festivalde görüşmek dileğiyle.

23 Kasım 2012 Cuma

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN


"Bana çiçek getirin, dünyanın bütün
çiçeklerini buraya getirin!"
Köy öğretmeni Şefik Sınığ'ın son sözleri.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçekleri getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin getirin...ve sonra öleceğim.
Şiirinin bir bölümünü aldığım şair Ceyhun Atuf Kansu'nun bu şiiri tüm öğretmenler için . 
 

19 Kasım 2012 Pazartesi

Olmak ya da olmamak ,var olmak yok olmak,varlık ve yokluk

Uzun bir başlık oldu.Varlık ve yokluk kavramına dün akşam izlediğim oyundan yola çıkarak vardım.Mimar Sinan Üniversitesi.Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü öğrencilerinin oynadığı Hamlet adlı oyunu izledim.Yönetmen Ali Barışık.Genç,canlı,dinamik.Bir orada bir burada .Aynı kendisi gibi oyunda öyle.Hamlet'in günümüze uyarlanmış şeklini izledik.Oyunun konusu ;Oyun Danimarka'da geçiyor.Prens Hamlet'in babası Kral öldükten sonra annesi Gertrude ile evlenen amcası Claudius'tan intikamını nasıl aldığını anlatır.Günümüz dünyasının nesneleri olan kamera ve ekran kullanımı ile olaya farklı yorum katan yönetmen Ali Barışık;tpıkı kendi iç dünyası gibi Hamlet'i yorumlamış.Oyunu izleyen bazı gençleri gözlemlediğimde birinci sahne arasında suratları asılmıştı.Ancak yorum yapmadılar.Olaya temkinli yaklaşıp ikinci sahneyi izlemeye karar verdiler. Çıkışta farklı yorumdu diyenler oldu.Dayanamayıp Atillah Sav'a görüşlerini sordular.Atillah Sav temkinli ve yılların tecrübesi ile öğrencileri tebrik ettiğini söyledi.Oyunun başrol oyuncularından Duygu Arat 15.00'teki seanstan sonra hastalanmış hastaneye kaldırılmıştı.20.00 Suaresine hasta olarak çıktı.Hasta olmasına rağmen büyük bir özveri ile her iki  oyunu oynadı.Başta Yönetmen ve ardından tüm oyuncuları tebrik ediyorum.Oyun sonunda  Hamlet'in mücadelesi kendi içinde anlamlıydı.Akıllı bir şekilde intikamını aldı.Tıpkı yaşamda da her birimiz varlığımız ile yaşama anlam katmaya çalışırız.Amaçlar,idealler ve nedenlerimiz bizi anlamlı kılar.Oyun boyunca aklın kullanımınn aşamalarını izlemeye çalıştım.Günümüz dünyasını zihnimden geçirdim.Savaş ve barış için mücadele insanları.Her zaman barıştan yana oldum.Savaşın acımasızlığı çocuklar ve kadınlar üzerindeki yıkımı ve sonuçlarından en fazla etkilenenlerin olduğuna inanırım.İçimizdeki savaşlar ,ayrıca dünya üzerindeki savaşlar hiç bitmez.Olmak ya da olmamak. tüm mesele bu mu?Yönetmen ile bir de hatıra fotoğrafı .

16 Kasım 2012 Cuma

Tiyatro festivali başlıyor...











Duyduk duymadık demeyin .Hani eskiden cambazlar gelir bağırır ya.Bu seferde ben sesleniyorum.Ankara 17.tiyatro festivali başlıyor.Bu gece açılış vardı.54 oyun ile seyirci karşısına çıkılacak.Her gece tiyatro.Tıpkı nefes almak gibi seyirci oyundan oyuna koşacak.Ben Akün sahnesinde görevli olduğum için fazla dolaşamıyacağım.Biletleri mybiletten alabilirsiniz.Onur ödülü.Haldun Dormen'in .Emek ödülü Atila Sav.Festival 16-26 Kasım tarihleri arasında Devlet Tiyatrolarının Şinsi,Akün ve Cüneyt Gökçer Sahnesi,Ast,Yenimahalle Dört Mevsim Sahnesi,Nazım Hikmet Kongre Merkezi,Çağdaş Sanatlar Merkezi ve Muhsin erturul sahnesi.Şimdi açılış resimleri.Bir d Gürcistan halk dansları topluluğu güzel oyunları ile çoştular.

10 Kasım 2012 Cumartesi

anılar su yüzüne çıkınca


14 KASIM ANNEMİN 1. ÖLÜM YILI
Yıl 1971 Sıcak bir Temmuz günü.Hava alabildiğine sıcak.Postacı bisikleti ile sokağa girdi.Sarı saçlı kız oyununu bıraktı,postacıdan zarfı aldı.Babasının Almanya kağıtları vardı.Eline aldı.Yırtsam ne olur diye içinden geçirdi.Babasının kendisine kızacağını biliyordu.Yırtmaktan vazgeçti.Annesine verdi.Annesi dört gün sakladı mektubu.Kocası dayanamadı sordu.
-Tüm arkadaşların Almanya’ya gitme mektubu iş ve işci bulma kurumundan geldi.Benim ki niye yok?
Kadın dayanamadı.
-Bugün geldi.Al dedi.
Sakladığı yerden çıkardı.
Adam çok sevindi.Kadın hüzünlendi.İçinden geçirdikleri bambaşkaydı.Ben beş çocukla ne yaparım.Adamın duygularına ortak olmak istedi.Yalnız bir sorun vardı.Almanlar beş çocuklu birini Almanya ‘ya almıyorlardı.Fakir bir aile buldular.Mahkemeye çıkıldı.Hakim kadına sordu.
-Oğlunu evlatlık veriyor musun?
Kadın evet derken yüreği cız etti.Anlaşmalı olmasına rağmen dışı evet ama yüreği hayır dedi.Mahkemeden sonra çocuklarına anlatırken zor işmiş bu dediğini hatırlıyorum.
Adam Almanya’ya gitmek için sağlık raporu alması gerekti.
Tepeden tırnağa incelendi.Almanlar sağlam adam istiyordu.-Dişimize kadar kontrol edildi.Çürüğe de çıkabilirdik .Ancak,sağlam çıktık.dedi adam.
Kağıtlar yapıldı,bilet alındı.Kadın adamı geçirdi.Kocayı yaban ellerine gönderirken çocuklarla tek başına kaldı.Bir müddet eve giremedi.Adam Haydarpaşa’dan trene bindi.Soğuk yağmurlu ülkeye vardı.Kadın adamın yolladıklarını idareli harcamak zorundaydı.Hem evin babası hem anası olmak çok zordu.İğne ipliğe döndü.Kardeşi ziyarete geldiğinde iki yüz elli gram kıyma aldığı için onu ayıplamıştı.İçinden o zaman kıyma al getir beraber yiyelim diyemedi.Zaman su gibi akıyordu.Evi tek katlıydı.Bir gece yarısı camlar çalındı.Çocuklar gürültüye uyandı,korkmuşlardı.Ağlamaya başladılar.Her biri yatakların içine gömüldüler.Kadının yalnız olduğunu bilen bir kişiydi.Bunun dışında kimse rahatsızlık vermedi.
Bir yaz gece yarısı çocuklarını uyandırdı.Sarışın kız uyku ile uyanıklık arasındaydı.gözlerini oğuşturdu.Anaları;
-Çocuklar kuyrukluyıldız haydi kalkın acele edin bir daha hayatınızda onu göremezsiniz.
Küçük kız gözünü zor açtı.Bahçeye çıktı.Olamaz yıldız ve eteği süpürge gibi upuzun ışıl ışıl .Gözlerine inanamadı. Uykulu gözlerle yıldızı izledi.Gitti yattı.
Kadın bir yandan çocuklara bakıyor,bir yandan kocanın gönderdiği parayı yeni ev için ayırıyordu.Tuğla,demir parası derken elinde az bir para kalıyordu.Adam kışları üç aylığına geliyor.O arada evin eksiklerini tamamlıyordu.Dört katlı ev oturdukları daire hariç inşaat halindeydi.Üçüncü katta kuzu,tavuk besliyorlardı.Bir gün tavuklardan biri üçüncü kattan uçmuştu.Bir de tavşanı vardı.Birgün tavşana bakmaya gittiğinde tavşanın tüyleri yolunmuş .Küçük kız çok üzüldü.Meğer tavşan yavrusuna yatak yapmak için tüylerini yolmuştu.Hayvanda olsa ana daima anaydı.Kendi anasını düşündü kız.Bir günden bir güne şikayet etmemişti,becerikliydi.Sabah çocuklar uyanmadan onlara börek hazırlardı.Hemde şimdikiler gibi hazır yufka değil.Sabah ezanında uyanırdı anası.Hamuru mayalar kahvaltıya böreği hazırladı.Sabahleyin mis gibi kokular içine uyanırdı.Birde bazı günler pişi yapardı.
Bir an düşünüyorum da elektrik düğmesinin kapalı olması kadının gece karanlıkta televizyon izlemesinin ardında o zaman ki koşulların etkisi var gibi..Adam izne geldiğinde siyah beyaz televizyon getirmişti.Haftanın üç günü yayın vardı.Evleri her gece komşularla dolmaya başladı.En az otuz kişi var.Her gece onlara çay yap .Ev ev değil sanki sinema salonu.Hele sabahın köründeki boks maçı izlemelere ne diyeceksiniz.Sabah beşte kalkılır.Komşunun iki kızı gelir maç izlenirdi.Ne günlerdi ya.Sanki rüya gibi.Küçük kız anasını yazacaktı.Bu ölüm gününde anasının çiçeklere olan sevgisini,sır saklamayışını,yaşamı sevişini,hasta yatağında acılar içinde yatarken yüzünü okşayışını.Almanya’ya babasına yazdığı eksik kelimelerle ama anlamlı duygu dolu mektuplarını.Anam okuyamamış.İlkokul üçten terk.Ancak okuma yazma biliyor.Anılar kızı aldı eskilere götürdü.Gözlerinin önünden yaşam fimin kareleri gibi geçti.Anama armağanım bu olsun dedi.
Yıl 2012 bilgisayarına bir akrabadan resim geldi.Anası ve babasının bir resmi.İkisinin gülen yüzü.Sanki babasının kahkasını duyar gibi oldu.Telefon açılışında yaptığı komiklikler.Şimdi ev sensiz,bahçe ıssız.Yüreği cız etti.Aldı eline telefonu bir an numarayı unuttum dedi.Boğazı gıcıklandı.İki gözyaşı dudaklarına doğru kaydı.
 Dscn3211.jpg

Atam İzindeyiz


Bugün saat 9.05 siren seslerini duyunca içimi bir hüzün kapladı.Görmeden sevdiğim Atatürk'ün ölüm yıl dönümüydü.İlkeleri ile büyüdük.Dünya lideri bir Ata'mız olduğu için çok mutluyum,Daima kalbimizdesin.

7 Kasım 2012 Çarşamba

Ege'nin hatırlattıkları

Ege Büyüyor.Onunla ben de büyüyor,değişiyor,tecrübe kazanıyorum.
Uyuturken,sabırlı olmayı öğreniyorum.
Yemek yedirirken aceleci olmamayı,
İlgilenirken önceliğin onda olduğunu,
Toplum içinde iken başkalarını gözlemlemeyi, ben de varım deyip kendimi ifade etmeyi.
Seslere karşı duyarlı olmayı,uyandığında hemen yanında oluyorum.
İnsanlara ilgi göstermeyi,
Ege ile ilgilendiğimde ,oynadığımda seslere tepkisini.
Kızımın oğluyla ilgilendiğinde bir yandan onunla konuşurken diğer yanda onu eğittiğini.
Yeni bir ortama girdiğinde ilk önce etrafı gözlem yaptığını her şeye merak sardığını bu sayede daha dikkatli olmayı.
Dışarıya çıkarken ,hazırlanırken sakin hareket edersem eşyaları unutmamayı,
Torunumu hazırlarken kendimi de unutmamayı,kendime de özen göstermem gerektiğini,
Gösterdiği tepkilerin nedenini,duygularını ifade ederken alta yatan esas nedeni,
Zamanımı planlı kullanmayı,
Bana verdiği enerjiyi  olumlu alana yönlendirmeyi,
Bebekle iletişim kurabildiğime göre diğer insanlarla iletişim kurarken önceliğin onlarda olması gerektiğini,
Yemek yedirirken,uyuturken,ninni söylerken,oyun oynarken olumlu sözler ve davranışlarda bulunmayı , İnsanlarla konuşurken onların olumlu davranışlarını hatırlamayı,
Galiba Ege ile beraberken ben de değişiyorum.Sakin olmak,sabırlı olmak,yaşamın keyfini çıkarmak.,beraberken eğlenmek.Diğer yandan unuttuğum şeyleri bana  hatırlatıyor.Yaşamın hızı içinde kaybolma yerine yaşamın ne kadar değerli olduğunu, her anın keyfini yaşamayı tekrar tekrar hatırlıyor bir yandan da öğreniyorum.



Üç kozalak iki taş

                                                                                           Spderman                                         ...