30 Aralık 2016 Cuma

Umut olmasa yaşayamaz insan


Yıllar gelip geçiyor. Hele 2016 daha da hızlı. Ben mi yaşlandım yoksa yıllar mı? Galiba ikimiz beraber.  Ne çok anı birikmiş geçen yıllara ait.
Her yıl daha deneyimli  oluyorum. Kendimle ilgili kararlar alıyor elden geldiğince gerçekleştirmeye çalışıyorum. Birisi sorduğunda nasılsın ?diye koşturuyorum, geziyorum , yaşamaya çalışıyorum.
Koşturuyorum sözü aslında sürekli hareket halinde olduğumu  ifade ediyor.  Elimden geldiğince gezmeye çalışıyorum.  Bedenim iflas etmeden görmek istediğim yerlerin planını yapıyorum.Torunlarımla zaman geçirmekten hoşlanıyorum. Projelerimi gerçekleştirmeye çalışıyorum.

Kar yağışı bir süredir ara verdi. Her yer karla kaplı. Acılar  kederler unutulmaz. Ülkemde olan biten durumları bazen hayret bazen şaşkınlıkla izliyorum. Çocuk istismarı ve şiddetin her yanımızı sardığını görüyorum. İnsanlar çok aceleci; trafikte, kuyrukta.
Dostlarım  arkadaşlarım , kardeşlerim ,akrabalarım ,olmasa yaşam çekilmez. Tabii ki sevgili eşim...hayat arkadaşım, sevgili kızım ve oğlum ,torunlarım. İnsan sevdikleriyle var olur.
Yeni yıl heyecanı sarmadı bu yıl nedense . evi son anda zoraki süsledim. Tek düze giden yaşamın içinde çoşku aradığım için. Belkide savaşta ölen insanlar, patlamada ölen insanlar  o kadar etkiliyor ki insanı .Yaşam sevinci arıyorsun ufacık bir dostluk ya da çiçeğin açmasında. Yaşamak istiyorsun seni acı keder sarsa bile. Korku yorum diyorsun yarınlardan aslında umut olmalı diyorsun her şeye rağmen. Çirkinlikleri karın beyazlığı ile kapatmak istiyorsun. Yine de yeni yıl yeni bir sene bir başlangıç bir adım. Bozma moralini umut olmasa yaşamaz insan. Güle güle yaşadığım  yarın akşam eski olacak yıl. Sağlık, mutluluk barış ve umut getir yeni yıl.

Çocuk olmak gerek .Elimize bir poşet ya da bir tepsi alıp çıkalım parka. Kartopu atalım birbirimize . Çocuk kahkahaları sarsın her yanımızı .Bir defa büyük olmaktan vazgeçelim. İçimizdeki çocuk çıksın parklara dolaşsın. Yeryüzünden silelim savaşı . Çocuk masumiyeti olsun büyüklerde
.

26 Aralık 2016 Pazartesi

Kıbrıs Girne


Uzun zamandır istiyordum. Ancak yılbaşı öncesi nasip oldu. Dış hatlardan giriş yaparken eşimin halen çalışıyor olmasından dolayı izin alması gerekirmiş. Hava alanından geri döndü .Ben de seyahatime tek başıma biraz buruk başladım. Arkadaşlar nereye gidiyorsun sorusuna Kıbrıs deyince ee kumarhanelere de gidersin sözü benim için anlam ifade etmezken uçakta yaptığımız sohbet ve  Ercan Hava Liman' ına inince çoğunluğun Kıbrıs'a gitme nedeni anlaşılıyor. Girne' ye indiğimde şehir yağmur bulutlarından nasibini almıştı. Gökyüzünde koyu gri bulutlar. Beni gezmekten alıkoymadı. Nüfusu yaklaşık Sinop kadar olan bir yer . Şehri keşfetmek kolay. Liman içi, kale ,çarşı ve dolmuş durakları. Girne Kalesi’nde St. George Kilisesi, Kırnı Mezarları canlandırmaları, Akdeniz Mezar Kazısı, Venedik Kulesi, Luzinyan Kulesi, sarnıç, zindanlar ve Batık Gemi Müzesi bulunmaktadır.





Liman içinde restoranlar var. Fiyatlar uygun .Kıbrıslılar çok üşüyor. Ankara'dan gelince bana buradaki hava sıcak geldi. Lefloşa'da hava günlük güneşlik dışarıda yemek yiyorum.Dışarı sobaları yanıyor  ben çok üşümeme rağmen istemedim.








Girne Sokakları ve denizin coşmuş hali
İkinci gün. Mağusa Girne' ye bir saat uzaklıkta. Dolmuş ücreti on lira. Önce kaleyi gezdim.Namık Kemal'in yattığı zindan bakımdaymış. Gezemedim .Taksiye atlayıp kapalı Maraş bölgesini gezdim. Şöför Mehmet Bey bölge hakkında ayrıntılı bilgi verdi.







Lala Mustafa Paşa Camisi (St. Nicholas Katedrali)
Gezinin devamı bir sonraki yazımda .Çünkü fotoğraf çok oldu. 

16 Kasım 2016 Çarşamba

Mevsimin ilk karı



Daha sonbahara alışamazken bugün dışarıya baktığımda kar yağıyordu. Aman tanrım kış mı ? geldi. Gelsin battaniyeler ,çaylar, şallar, bereler. Fırında ,soba üstünde kestaneler. Nezle grip gelmesin.Hemen dışarıya çıkıp yürüyüşümü yaptım. Fotoğraf çektim. Bu yazıyı yazarken dışarı baktım Kar yağışı durmuş karlar eriyordu. Anların kıymetini bilelim. Herşey gelip geçici.

                                                                   

14 Kasım 2016 Pazartesi

İki kilo patates




Yazmazsam olmaz. Dün akşam Amasra' dan arkadaşlarla yaptığımız geziden yeni dönmüştüm. Elimde paketler. Eve girince yiyecek  paketlerini yerleştirdim. Bir ara aklıma geldi. fakat yorgunluktan unuttum. Safranbolu'dan iki kilo patates almıştım o nerede ? diye düşündüm .Büyük bir ihtimalle arabada kalmıştır dedim. Sabah gider arabadan alırım. Sonra patetesi unuttum. Sabah olduğunda  alışverişin kalan kısmını yerleştirdim . Gazete almaya çıktım, patatesler  dış kapının önünde duruyor. Çok şaşırdım, mutlu oldum. Akşam tahminen yedi civarında gelmiştik, sabahda on buçuktu. Kardeşim apartmana kimse girip çıkmadı mı? Bari içeri alın. Diğer taraftanda şaşkınlık içindeyim  bıraktığım yerde duruyor. Afiyele patateslerimi yiyeceğim. Gezi yazısını akşam yazacağım fotoğraflar çok onlardan biri. Her  mevsimde Safranbolu ve Amasra çok güzel. İlk gün günlük güneşlik ikinci gün yağmurdu. Ona rağmen keyif aldığımız bir gezi oldu.Hele dostlarla bir arada olunca daha anlamlı.

31 Ekim 2016 Pazartesi

Her mevsimin yeri ayrı


                                                             Çorum' un ilçesi Kargı
                                                    Dranaz Tünel'inden sonraki durak


Yolda olmak yolculuk güzel. Eşim hafta sonu Sinopa gideceğim dedi. Haydi beraber gidelim dedim. Yol çok güzeldi. Sonbaharın tüm haşmeti doğaya yansımıştı.Güz sarısı arasında yeşiller. Ablam sonbaharı hiç sevmem dedi. Ağaçların yapraklarını dökmesi beni hüzünlendiriyor. Bende doğa yenilenmek için beklemeye yatıyor. Bir mevsim bitiyor. Her başlangıcın bir bitişi var. Ayrıca yeniden doğmak için enerji topluyor. Maalesef fotoğraf çekemedim. Dönüşte inşallah. Kargı'da hava günlük güneşlik. Sinop'a yaklaştıkça Dranaz tünelini geçtikten sonra sis ve yağmur yüzünden göz gözü görmez bir durumla karşılaştık. Sinop'a varınca yağmurdan eser yok. Ancak gök duman grisi. Akşam olunca kentde genzi yakan bir kömür kokusu. Yaz günlerinin güzel havası nerede? Bu yazıyı yazarken şu an dışarıda yağmur. Denizin rengi mavi ile gri arası bir renk.Elimde bir kahve yağmuru izliyorum. İçimden yürümek geliyor. Mevsimin bu halini yakalamam lazım. Yaz günlerini düşleyerek nefes almalıyım. Nefes almanın kıymetini bilmeliyim. Bir balıkçı kahvesinde oturup ellerimi çayın sıcaklığında ısıtmalıyım. Yanan sobanın üstünde pişen kestaneleri sıcak sıcak tutmalı ellerimi yakmalıyım. Tabii ki bunlar  düş. Belki hemen yağmurdan kaçıp eve sığınacağım .Dostlarımı ziyaret etmeli. Halini hatırını sormalı.
Bugünde kente veda etmeliyim. Sabah günlük güneşlikti. Şimdi bulutlandı yağmur yağmadan yürüyüş yapmalıyım.
Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor. Yağmur berekettir.Hava bir yağdıbir açtı.Sinop gezisi yağmurun azizliğine uğradı.Her mevsimin kendine özgü halleri var.
Sinop Antik Otel'in önü deniz mahzun,deniz yalnız. İnsan sesleri yok.Kalabalık yok. Yalnızlığım ve ben var.

26 Ekim 2016 Çarşamba

Yeni maceram dikip dikip giyeceğim

   
Çiğdemim Deneği'ni hep duyardım. Sosyal etkinlikleri kursları ile güzel bir dernek diye.Bu sene Emine dikiş kursuna başlıyormuş. Haydi sende gel dedi.Hayırlısı ile başladık.Dikip dikip giyeceğim .İlk gün biraz sıkıldım. İkinci gün biraz daha iyiydim. Çok çalışkan , dikişin püf noktalarını bize öğreten Yasemin Öğretmen'imiz sayesinde inşallah güzel şeyler dikeceğim.
   

 En son Üniversitenin ilk yıllarında dikmiştim. Benim iki teyzem var. İkisi çok güzel dikiş dikerlerdi. Hem aile bütçesine katkıda bulundular yılllarca. Hemde bize diktiler. Hele bayramlarda uykusuz kalırlardı. Onbeş yirmi parça dikerlerdi. Annem en büyüğü o kardeşlerine bakmış. Dikiş öğrenmemiş. Güzel dantel örmüştü. Ben o dantelleri şimdi değerlendirdim. Kırlentlere diktim. Bir kısmı çekmecelerde.
         Dikiş serüvenim nasıl başladı?  Orta okulda el işi ev işi dersi vardı. Biz o zamanlar zıbın, etek, gecelik dikmişdik. Daha sonra ben ebise dikmiştim. Demek ki o dersler bayağı faydalıymış. Zıbını kızım olunca giydirmiştim. Üniversite yıllarında ablamın komşusu vardı. Onla beaber bermuda pantolon, ceket, elbise ve  pantolon dikmişim. Birde yurttayken elde basma etek. Sonra hazır giyim sektörü işin içine girdi. Eşimin ablası Melahat Abla çok güzel dikiş diker ( benim gelinliğimi dikmişti ) Çocukların ve benim dikişlerimi sağolsun yıllarca dikti. Çocuklar büyüdü. Çalışma hayatı derken ardından  emeklilik. Hazır giyim sektöründe aldığmız giysilere tadilat gerekti. Onları yapardım. özellikle paça boyu. Dikişe başlama hikayemde tadilat içindi.Aldığımız giysilerin yakası yada kol kısmı uymuyor. Tadilat gerekiyor.
 Etek ile başladık. Biraz sabır işi. Dikişte sabırlı olmayı öğreneceğim.
        Fotoğraf çekmek, tiyatro festivali etkinlikleri, blog yazmak işin içine birde dikiş dikmek ilave olacak galiba. Unuttum birde gezmek ve gezi yazıları yazmak.

23 Ekim 2016 Pazar

Kadınca duygular





İki kadın pazar buluşmasında önlerinde kahve derin anılara dalmışlardı. Eski günler , planlar programlar zamanın nasıl geçtiğini anlamadılar. Kadınlardan biri çantasından bir fotoğraf çıkardı.Bak ne buldum dedi. Fotoğrafın tarihine bakıldı. 2012 Ekim ayı. İkisi birden durgunlaştılar. Konuşmak içlerinden gelmedi. Fotoğraftaki arkadaşlarından biri İstanbul'a göçmüştü. Ara sırada olsa görüşüyorlardı. Biri başka okuldaydı.Üç yıl önce görüşmüşlerdi.  Biri bu dünyadan göçmüştü. İkisinin gözünde yaş damladı damlayacak. Bir göz yaşı yuvarlandı fotoğrafın üstüne düştü.

16 Ekim 2016 Pazar

eski defterler

Arada bir eski defterler karıştırılır. Yaşanmışlıklara bakılır. Etkileyen olaylar ve durumlar o günkü duygular içinde paylaşılır.
Arkadaşlar için savaşır insan
Dostluğun sonucu umut ve paylaşımdır.
İnsanlar birbirini anlayınca dağılır hüzün.
Gençler kurtuluşu yabancılaşmada değil sevgide bulacaktır.
27 haziran 2001

13 Ekim 2016 Perşembe

Ankara'da sonbahar



Facebook hatırlatmış 12 Ekim 2012 'den bir sonbahar yazısı hoşuma gitti. Burada paylaşmak istedim. Fotoğraflarda 10.11.2014
       Bugün dün gibi keyifsiz olmama rağmen dikmen Vadi'sinde yürüyüşü planıma aldım.Ancak evde yorulmuşum.Çok fazla keyfini çıkaramadım.Ama en azından yürüyüşümü yaptım.Vadiyi özlemişim.Özlem giderdik ağaçlarla ...Hercail menekşe ekmişler rengarenk. Oh be dedim kendime geldim. Dünya varmış .Hava ne çok sıcak ne de serin.Genelde sabah onda yürüyüş yaparım.Bu sefer öğleden sonra fırsatım oldu.Sarmaşıkların kırmızı sarı rengini seyrettim.Bir de güneş vurmuş sarmaşıklara aman nasıl da güzel. Leo Buscalica bir kitabında anlatırdı. Sonbaharda yaprakları evin içine serpermiş. Öğrencilerine ders anlatırken yaprakların üzerinde otururmuş. Ben de sonbaharda yapraklardan yatak yapsam üstüne yatsam diye düşünürüm. Kokusunu içime çeksem. Havanın öğle saatlerinde hafif üşüten ama insanı canlandıran sabah ve akşam ayazlarının yeri ayrıdır. Evimin bir alt sokağında İlkbahar Park'ı var. Pazar sabahları muhakkak simit almak için bu yolu kullanırım. Yol biraz uzasa da bu yolu kullanmaktan  vazgeçemem. Evlerin arasından yürümektense de ağaçların arasında yürümek  ,büyümesini izlemekten ayrı zevk alarak bu yolu kullanırım. Şimdi ağaçlar yice büyümüş.Bir de hafta sonu ya Ahlatlıbel ya da Eymir'de göl kenarında yürüyüş yapmak ayrı keyifdir. Ankara anılarım, gençlikten başlayıp olgunlaşma dönemim ve ardından tüm değişmelerini takip ettiğim ve onunla yaşlanacağm kentim. Aşık olduğum, çocuklarımın doğumunu ve büyümelerini , şimdi de torunumun büyümesini izlediğim kentim. Ege'mle Birlik Park'ında hergün dört civarında yürüyüş yaptığım sonbaharın tüm güzelliklerini izlediğim, arada bir hafif rüzgarın yapraklarını savurmasıyla yaşadığımı hissettiğim kent.
Not ;Torunum Deniz'de15 aylıkoldu. Torunlarımla yaşlanacağım kentim . 



12 Ekim 2016 Çarşamba

sonbaharda ne yapılır ?

 Kuşlar uzak ülkelere uçtu. Bizde yazdan sonbahara oradan da kışa uyum sağlamaya çalışıyoruz. Sabah uyandığımda gün daha ağarmamış ya da güneş etkisini göstermemiş oluyor. Kış gelince saatlerde alınmadığı için sabah erken mesaiye başlayanlar, çocuklar , gençler  iyice karanlıkta işe okula gidecekler. Mevsimlerin değişimini sanat çalışmaları ile takip etmeye çalışıyorum. ;Tiyatrolar perdelerini açtılar.Sergiler çoğaldı.
 Devlet Tiyatrosunda Akün sahnesinde Neşet Ertaş oyununu izledim. Ankara seyircisi Küçük Tiyatroda aynı oyun devam edecek. İzlemeyenler için güzel bir oyun. Yaşamı mücadele içinde geçmiş. Hüzünlü bir yaşam .Türkülerde bir o kadar güzel .Oyunda neşe dert ve aşk var.
Aziz Nesin 100 yaşında sergisiyle sanatsal gezintim devam etti.







Ayrıca 18 Kasım 28 Kasım Taksav'ın düzenlediği 21. Tiyatro festivali çalışmaları hızlandı.Başvurular yapıldı. Oyun seçimleri titiz bir çalışma ve değerli Danışma Kurulu ile yapılıyor. Ben bu mevsimi seviyorum. Mutfaktan ve ev işlerinden farklı işler yapmak:sergi gezmek, tiyatro izlemek, toplantı yapmak .ruhuma iyi geliyor .Fotoğraf makinasını elime alıp doğanın içindeki değişimi fotoğraflamak. Zamanı dondurmak galiba beni heyecanlandırıyor.Yürüyüş yapıyor yağmurdan sonra toprağın kokusunu , yeni kesilmiş çimenlerin kokusunu içime çekiyorum.






Üç kozalak iki taş

                                                                                           Spderman                                         ...