28 Şubat 2016 Pazar

Bir günün hikayesi


Elmadağ'ın Karaca Hasan Köy'ünden ayağımızda poşetler hava yağdı yağacak yollara düştük.Elimizde torbalar,manzara muhteşem.Etraf meşe ağaçları ile çevrili. Dağları tırmandık. Elektrik yok. Ama gürül gürül akan çeşme vardı.Sessizliğin sesine derenin şırıltısı eşlik ediyordu. Uzaklarda arada bir öten kuş sesi. Şehirden uzak. Güner hanımın çay servisine ,İlhami Bey'in hamsileri eşlik etti.Koyu sohbetler ve mis gibi dağ havası. Evini açan İsmail Bey ve dostlarla yapılan dağ yürüyüşü ile zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık.











Zamanın yıpratamadığı


Hani bazen canın sıkkın olur ya gideceğin bir arkadaş. Bazen abla, bazen kardeş, bazen dost.Yılların yıpratmadığı tam tersi güçlendirdiği arkadaşlar. Yerleri daima özel. Bazen sığınabileceğin liman. Bazen bir kahve içimi zaman ayırabileceğin bir yer. Gönülleri gibi evleri de açık olan insanlar. Uzun yıllar görüşmesen de kaldığı yerden sohbetin devam ettiği insan. Yanında kardeşin bulunmasa da kardeş gibi bacı gibi. Kızmadığın  ama güzel anlarını paylaştığın özel insanlar. Telefonun ucunda ,yürüme mesafesinde ya da bilgisayar ekranında . Hani bilirsin o orada .

Üç kozalak iki taş

                                                                                           Spderman                                         ...