29 Temmuz 2017 Cumartesi

Geceden gündüze şiir düştü önüme sol yanım deniz sağ yanım şiir


Yaz günleri gelip geçerken "deniz, güneş,yüzmek "mutluluğu bir süre sonra alışkanlığa alışkanlık ise günlük yaşamın ritüelleri haline geldi. "Bu aralar yeni bir şey yapayım" diye düşünüyordum. Fotoğraf çekmek, bloğa yazı, yazmak, kitap okumak ,öykü yazmak ya da taş boyamak. Ruhumu doyuracak beni mutlu edecek bir şeyler olmalıydı. Sevgili eşim "Yarın  şair Sezai Sarıoğlu ve eşi Sevgi Hanım gelecek dışarıda birlikte  kahvaltı edeceğiz" dediğinde mutlu olmuştum. Sezai Bey' i yıllar önce Sinop Cezaevi' nde  bir etkinlikte görmüştüm. Zaman zaman çeşitli etkinliklerde rastlıyordum. Ama tanışmamıştık. Bembeyaz bir yumağı andıran sakalı dikkat çekiyordu. Sinop'ta Ankara'daki  etkinliklerde genelde aynı insanlara rastlarsınız.

bu gece sinemalarda iki rüya birden
hangi rüyayı oynatsa makinist
annemin gözleri şangır şungur
şark taşlık, garp aklı karışık
dağlara hangi dilden gidilir


bu gece matinelerde iki şiir birden
hangi şiiri seslendirse ekabir şair
şiirin ve mananın kalbi kırık
hayatlar imla hatası şairler yanlış
şairlere hangi şiirlerden gidilir                                         Sezai Sarıoğlu








Sinop Cezaevi'ni dolaşıyoruz. Bir yanımız şiir bir yanımız gerçeklik. Yaşanılan acı bir gerçeklik.Bir arkadaş diyor ki " Nasıl baş ediyorsunuz? " galiba üzerine üzerine giderek .Acıyor her tarafım anlattıkça ürperiyorum. Doğrular için ödenen bedeller ...Yaşamın acımasızlığa karşı pencerede yeşeren aslan ağzının çelişkisi...Soğuk ve karanlık boş duvarlar ,burada insanlar eğitiliyor, burada filistin askısı, burada bunu yapan kişi  uyuyor. Boş duvar içindeki çığlığı haykırıyor. Duvardaki bir çizik ya da üstü boyanan duvar  ne çok şey anlatıyor. Demir kapı ağır ağır açılıyor. Acıları ,kanayan yerleri kapatmak gerek diyorum. Birden sözcükler şiir oluyor. Yaşanılanlar dilden bir ırmak gibi çağlayarak dökülüyor. Bir yanımız şiir bir yanımız acı. Şiir içinde acı. Şiirin güzelliği sanki birden yaşanan  bütün acıları örtmek istiyor.


25 Temmuz 2017 Salı

Torunum Ege

31 Temmuz 2013 Çarşamba

 

Gidenlerin ardından

Sahahleyin erkenden onun kımıltısını hissederim.Uyandığında yatağında sessiz şekilde durmasını ya da çıkardığı sesleri. Her yerde anısı var. Yatak odasında eşyaları,arabada oyuncakları,buzdolabını açtığımda yarım kalan sütünü.Yalı'da yaptığımız kahvaltılar. Beni anlayan benimde onu anladığım onla geçirdiğim zamanlar. Karnı acıktığında gösterdiği tepki.hemen sandalyesine oturdup menünün ne olduğunu anlatırım.Haşlanmış yumurtaya bayılır. Kendisi yemek ister. Onun kokusu heryerde. Anılar her tarafa saçılmış.Onla beraberliğim çok anlamlı.Denizde sesini duyduğumda başımı çevirdiğimde farklı bir kişi olduğunda hüzünlenirim. Birbirimizn dilini çözmüştük.Artık ev senin sesinle çınlamıyor. Oyuncakları oynayan yok. Senin için koşturmalarım bitti. Ama sen daima benle berabersin Ege'cik .Gideli iki gün oldu özledim seni sanki aylar olmuş gibi.
Blogta bulduğum eski bir anı.
Torunum EGE
Evden biri ayrılınca hep bu şarkı aklıma gelir.Tanju Okan' ın KADINIM şarkısı.
"Eşyalar toplanmış seninle birlikte
Anılar saçılmış odaya her yere
Sevdiğim o koku yok artık bu evde"





  

Her yer anı .Oyuncaklar saçılmış her yere .Buzdolabını açıyorum çukulata. Eşyaları düzenliyorum bir tişört ,bir şort, buzlukta ev dondurması. "Bugün onu yiyeyim" dedim. Kavunlu dondurma. Arabada deniz oyuncakları sabah sessizce gelişi. Gece sık sık uyanıp üstünü örtüşüm. Bilgisayarı açıyorum onun fotoğrafları. Elinden tutuşum. Bir bağımlılık ama tatlı bir bağımlılık. Dışarı zor çıkarıyorum. Dışardan zor eve sokuyorum. Onun çocuksu gülüşü,heyecanı. Oyuncakları kaldırmıyorum sanki tekrar gelecek. Cansu'yu çok sevdi. "O abla denize gelmiyecek mi? "deyişi. En çok neyi sevdin deyince "Ormanda yürümek daha çok yürümek, tekne gezintisi ,ata binmek" Artık büyüdü beş yaşında.Akıl yürütmeleri harika .Gelincikte cumartesi günkü  pazara beraber gitmiştik."Pazar pahalı ama taze" dedim. Ege "annane hem iyi hem kötü "dedi. Tıpkı sen gibisin dedim bazı davranışların güzel bazıları olumsuz. Ancak olumlu davranışların fazla " Geriye kalan sadece güzel geçirilen vakitler. Şimdi. şeftalili ev dondurmasını Ege için yiyeceğim.Beraber geçirdiğim zamanı düşleyerek anıları tazeleyeceğim.







17 Temmuz 2017 Pazartesi

Kazı çalışması devam eden Balatlar Kilisesi Sinop


Torunum Ege ile birlikte kazı çalışmalarını görmek için sabahın erken saatinde yola çıktık. Hava basık ve sıcaktı. Arkeolojik çalışmalar nasıl yapılıyor tarih nasıl ortaya çıkıyor? Torunum arkeolojiye meraklı. Ankara' daki MTA'nın müzesine altıncı gidişi.Bu soruların cevabını görmek istedik. Yıllar önce gitmiştim. Önü bahçe bostan ekilmiş atıl durumdaydı. Bu gidişimde inanamadım. Güzel bir ekip Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr.Gülgün Köröğlu'nun  başkanlığında bir ekip tarafından çalışmalara başlanmış.
Sinop'un Ada mahallesindeki Balatlar Kilisesi olarak tanınan yapı ve kalıntısı şehir merkezinde yer alır.
Balatlar Kilisesi
Sinope Koimesis Kilisesi olarak da bilinen Balatlar Kilisesi, Sinop İli’nin Ada Mahallesindedir.
Balatlar Kilisesi’nin Özellikleri ve Tarihi
Balatlar Kilisesi’nin tarihi Bizans dönemine kadar uzanmaktadır. Bizans mimarisi olan Balatlar Kilisesi MS 660 yılında inşa edilmiştir. 3.062 m2’lik bir alanı kapsar. İlk inşasının Roma döneminde yapıldığı ve hamam olarak kullanıldığı düşünülmektedir. İlk kullanım amacı hamam olan bu yapının 6.-7. yüzyıllarda kilise olarak, 11.-13. yüzyıllarda tahıl deposu olarak kullanıldığı bilinmektedir. Selçuklu ve Osmanlıların eline geçmesinin ardından ise yerli Hıristiyan halka bırakılmıştır. Yerli Hıristiyan halk ise bu yapıyı Meryem ve Baş Melek Mikail’in birlikte anıldığı bir manastır olarak kullanmıştır. 1920 yıllarında ise ibadet amaçlı kullanılmak ile birlikte aynı zamanda mezarlık olarak da kullanıma sahip olmuştur.
Balatlar Kilisesi’nin tarihi şu ana kadar bulunan kalıtlara dayanılarak MS 1. yy’ a kadar ulaşmaktadır. Ancak bu kilisede kazı çalışmaları devam etmektedir.
Balatlar Kilisesi Arkeolojik Kazı Çalışmaları
Balatlar Kilisesi bölgesinde 2010 yılında  Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi” Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi sanat tarihi bölümü Prof. Dr.  Gülgün Köroğlu başkanlığında başlatılan ve hala günümüzde devam eden kazı çalışmaları vardır. Arkeolojik kazı çalışmaları sebebiyle, yapıyı çevreleyen bölge kamusallaştırılmıştır. Sürdürülen çalışmalar sayesinde Balatlar Kilisesi’nin tarihi çok farklı yeni bilgilere ulaşmıştır. Kazı çalışmalarında elde edilen en önemli buluntu ise Hz. İsa’ya ait olduğu tahmin edilen taş sandıktır. Bu taş sandığın içerisinde haç parçaları bulunmuştur.
İl Kültür Turizm Müdürü Hikmet TOSUN bu kazı çalışmaları hakkında şu ifade de bulunmuştur “Alandaki yerleşim yerleri ve binaları kamulaştırarak, burayı arkeolojik park haline getirmeyi planlıyoruz. En az 15  yıl sürecek bu kazının ne kadar bir alanı kapsayacağını bilemiyoruz. Büyük bir ören yerinin Sinop’a kazandırılacağını ve burasının Trabzon Meryem Ana Manastırından daha önemli bir yer haline geleceğine özellikle yabancı turizme pozitif katkı yapacağına inanıyoruz.”
Balat Kilisesi’ndeki Sıralar
Balatlar Kilisesindeki kazı çalışmaları devam ettikçe sürekli yeni bulgular ile yeni sıralar su üstüne çıkıyor. Sizler de tarih konusunda ilgiliyseniz, bu kadar eski bir yapının ve yapı alanının güncel çalışmalarını yerinde görmek istiyorsanız kesinlikle ziyaret etmelisiniz.









10 Temmuz 2017 Pazartesi

Akşamın ritüelleri






Yaşamın döngüleri sanki hep aynı olur. Bugün bunu değiştirmeye karar verdi."Anın keyfini yaşamalıyım" dedi." Değiştirmeyelim. Bugün özel olmalı yeni bir başlangıç" Gitti içerden bir şişe şarap açtı.Yanına kuru yemiş. "Güneşin geceye bırakışını yakalamam gerek"diye düşündü. Gökyüzüne baktı. Bulutlu bir gökyüzü Ohh tamam dedi. Mutfakta akşam saatlerinde sürekli koşuşturması yemek yaparken  günün geceye merhaba demesini nasıl kaçırdığı aklına geldi. Bitmeyen ritüeller." Bu saat özel olmalı" dedi ."Keyif almalıyım." Müziğin sesini açtı. Radyo İlef dinliyordu. Sanki bilgisayar başındaki müzik farklıydı Tabi ya  dedi hoparlörden geliyor. Günün telaşını yorgunluğunu unutturuyordu." Bir yandan kuşlar gökyüzünü doldurdu. Diğer yandan saksağan şarkı mırıldanıyordu. Güzellikler için teşekkür etti. Bunları düşündüğü için de kendisine. "Yaşamın tek düzeliğine kırmak gerek  içimden ne geliyorsa onu yapmalıyım."Bir anlık her şeyi unuttu. Gökyüzünün kızıllıktan maviye dönüşmesinin heyecanı sardı her yanını.Yorgunluk, acılar, keder gökyüzünün kızıllığı öfkesini yalnızlığını ortadan kaldırdı.Sessizliğin sesini dinledi. Arkadaş olan gökyüzü ,güneş, bulutlar ve müzik. Müziğin ritmiyle dans etti. Piyanonun tuşları dilini anlamadığı ama kesin kavuşamayan aşıkları anlatan bir şarkı söylüyordu. Ya da üç günlük sevgili eşini uzak diyarlarda bırakan oğlu için bir ağıttı.Belki de aşkı anlatmak istedi. Güzel olan yalansız beklentisiz seven birini anlatıyordu. Birden yorulduğunu düşledi. "Bunlar gerçek olmalı" dedi.          Kapının zili çaldı. Çöp var mı?... Tüm bunlar nedir? diye sordu kendi kendine "Gecenin karanlığı tüm çirkinlikleri silmeye geldi" dedi.
Gerçekler acıdır ama ne yapalım.

Üç kozalak iki taş

                                                                                           Spderman                                         ...